10 Eylül 2018 Pazartesi

Göbeklitepe ve Güneydoğu'da 4 Gün 4 Şehir


"Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmadığını", demiş Şemsi Tebrizi bu söz üzerine Tarihin bilinen sıfır noktasına yolculuk yapmaya karar verdik. Rotamızı Göbeklitepe'ye çevirdik...
Esenyurt Yediveren Derneği tarafından organize edilen liseli öğrencilere yönelik yarışma sonucunda başarılı olan iki kişi ile “4 gün 4 şehir” projesi kapsamında Adıyaman, Mardin, Şanlıurfa ve Gaziantep şehirlerini görme fırsatını yakaladık.
Bu organizasyonda başarılı olan Ömer Yılmaz ve Sezer Ekiz ile 4 gün sürecek gezimiz için biletlerimizi aldık. Gidiş uçağımız Sabiha Gökçen’de olduğu için asrın projesi Marmaray ile hedefimize köprü altından ulaşmış olduk. Dönüşte ise Metrobüs ile köprü üstünde seyahatimizi neticelendirdik. Tabiri caizse İstanbul'un altından girdik üstünden çıktık.
Yolculuğa çıkmadan evvel yapılması gerekenlere geçelim;
***Yolculuğa çıkmadan önce mutlaka bir taslak hazırlanmalı.
***Fotoğraf makinesi ile gidenler gideceği yerlerden en güzel pozlar ile geri dönmek istiyorlarsa, hangi açıdan güzel pozlar yakalayabilirim? sorusunu Google’a ve bilirkişilere sormalıdır.  
***Gezilecek yerlerde mutlaka görmeyi düşlediğiniz yerler olmalı. Şairin dediği gibi hedefe varmayan mızrak utansın.
***Tarih bazen kendi kendisini anlatır. Müzeler bu anlatının en canlı tanığıdır. Gezdiğiniz illerde mutlaka müzeleri ziyaret etmelisiniz. Not: 400’e yakın Müze ve Örenyeri, 18 yaş altı öğrencilere ücretsiz olup 18 yaş üstündeki tüm öğrencilere asgari bir ücret karşılığında kapılarını açmaktadır.
***Camii ve mescid ziyaretleri sırasında Tahiyyetü'l-mescid namazını kılmaya özen gösterin. Bir mescide ziyaret için giden kimse orada nafile olarak iki rekat namaz kılar. Tahiyye; selam vermek demektir. Tahiyyetü'l-mescid, mescidin selâmlanması, saygı gösterilmesi demek ise de esasında mescidlerin sahibi olan Allah'a saygı ve tâzim anlamını içermektedir. Bu bakımdan Peygamberimiz "Biriniz mescide girdiğinde, oturmadan önce iki rek‘at namaz kılsın" buyurmuştur (Müslim, “Salâtü'l müsâfirîn”, 11).   
***Peygamberler, Sahabeler veya İslam büyüklerinin mezarı varsa rotanızı ona göre ayarlamanız ve ruhlarına Fatiha göndermeniz önemle rica olunur.      
Allah alemi yaratıp onu mahlukatla şereflendirdi,
Varlıkların en şereflisi olarak da insanı yarattı,
Ey gönül; hakkı arama hususunda seyahatlere çık,
İlim deryasında bir denizci ol.                                                
                                                                                  Seydi Ali Reis- Miratul Memalik

Yolculuğumuzun ilk günü 14.00 civarında Adıyaman havaalanına inişimizi gerçekleştirdik. Adıyaman yolculuğuna çıkmadan önce yaptığım araştırmalar sonucu Adıyaman’ın, Malatya’dan 1954 yılında ayrıldığı bilgisini edindim. Havaalanı kapısında Abdullah Can kardeşimiz bizi karşıladı. Karakuş Tümülüsü’ne doğru çıktık yola. Karakuş tepesinden Adıyaman manzarasını seyre daldık. Meraklı gözler ile Adıyaman Atatürk Barajı manzarasını seyrettik. Ardından vaktimizin bize tanıdığı sürenin son demlerinde birkaç poz verdik.

ADIYAMAN
Rotamızı bu sefer Adıyaman medeniyetinin kalıcı örneklerinden bir diğeri olan Cendere Köprüsü’ne çevirdik. 3200 yıl öncesinde yapılmış olan bu köprü binlerce yıldır insanın hüznü, kederini; sevinç ve neşesinin ortak paydası olmuş. Ne kadar da garip değil mi? Anlat desen anlatamaz; ama insanlık tarihinin bilinen en eski ve en devamlı şahidi. Cendere Köprüsünde piknik yapan, yüzen insanlar zamanın ruhunu iliklerine kadar hissetmekte gayet kararlı görünüyorlardı. Biz de bitik ayaklarımızı köprü eteğinde debisi sürekli artan akan suya soktuk ve ferahladık.


Huzuru bir anlık hissettiğimiz nadir mekanlardan birine veda etmek bizi zorlasa da vakit tamam oldu. Biz de Nemrut’u görmeye niyetlendik; fakat bize kendini bu sefer göstermedi. Lpg'li aracımız eğim yüzünden dağa ulaşamadı. Bir ara aracı bırakıp tırmanmak aklımıza geldiyse de akşam çöktüğünden dolayı dönüş yoluna koyulduk. Komagene kralı 1. Antiochos’un atalarından Arsames tarafından M.Ö.3. yy’da kurulan Arsemia Antik kentini ziyaret ettik.


Bugün çok iyi bildiğimiz İfk hadisesinin önemli bir parçası olan; ama ismini pek anımsayamadığımız ve şu an kabri şerifi Adıyaman'da bulunan sahabeyi gelin birlikte anımsayalım. İfk Olayı üzerine nazil olan Nur Sûresi 11.ayet, Hz. Aişe ile Hz. Safvan b. Muattal’ın beraatını ilan eden bu âyetlerin bir kısmına bakalım: (Peygamber’in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşılık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır. Resulullah'ın: Ben onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum! dediği kutlu sahabeye selam olsun.


MARDİN
Mardin durağımızda Şükrü Kaba ve Mahmut Dağaşan bizleri karşıladı. Mardin evleri olarak tanınan Eski Mardin, tepeden yamaca doğru sıra sıra dizilmiş, güneşin kızıla boyadığı ev manzaraları ile bizleri tarihin bile anlatamadığı medreselerin misafirperverliğinde karşıladı. İki katlı olarak inşa edilen Kasımiye medresenin avlusunda küçük bir havuz bulunuyor. Medresede eğitim öğretimin devam ettiği yıllarda, yıldızların havuz üzerindeki yansımasından faydalanılarak astronomi dersleri verilmiş. Halk arasında havuzu besleyen çeşmenin “Hayat Çeşmesi” olduğuna inanılıyor. Suyun çıkması ile birlikte hayat başlar, havuza giden yolda gençlik orta yaş ve yaşlılık dönemleri yaşanır. Havuzdan çıkan su Mezopotamya’ya dökülerek toprağa karışıyor. Yine özüne, toprağa dönüyor, onunla bütünleşiyor.

Mardin müzesi, yeni evlenenler için fotoğraf albümlerini biriktirdikleri mekanlar sunmanın yanı sıra tarih kapısını dileyen kimselere aralamaktadır. Mardin'de gezilmesi, görülmesi gereken yerler: Ulu Camii, Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Sabancı Müzesi, Latifiye Cami, Mardin Müzesi, Kırklar Kilisesi, Fırfırlı Cami, Bakırcılar Çarşısı, Tarihi Postane Binası, Keldan Klisesi, Olgunlaşma Enstitüsü... Geceyi Kızıltepe’de bir köy evinde geçirdikten sonra sabah Mardin Ulu Camiyi ziyaret için evden ayrıldık. Cami tadilat nedeniyle kapalı olduğundan dolayı içeri giremedik.



ŞANLIURFA
Urfa, Makedonya kralı Büyük İskender’in bütün Ön Asya’yı Çin’e kadar fethetmesi vefat edince de komutanları arasında paylaştırılmasıyla tarih sahnesine çıkar. Komutanlarından Antiyochus’un ölümünden sonra Seleucus tek başına Suriye bölgesinde ve bütün büyük Asya’da Hindistan’a kadar Babilonya denilen bu bölgede 21 yıl hüküm sürdü. Bu sebeple bu devlete Selefkoslar devleti denildi. Selefkoslar M.Ö.132 yılında İranlılar tarafından yıkıldı. Bölgede bu tarihten itibaren Osrhoene ismi ile bir şehir devleti kuruldu. Urfa her ne kadar bağımsız bir devlet görünüyordu ise de daha çok Roma’nın güdümünde bir devletti. Zaman zaman Roma’nın müdahalesi ile krallar değişiyor, yeni kral Roma tarafından tayin ediliyordu. İyaz bin Ganem Urfa halkı ile anlaştı. Güneydoğu Anadolu’nun diğer şehirlerinin halkı da Urfa barış şartlarına göre, Müslümanlarla barış yaptılar. Böylece Urfa miladi 637–38 yılında fethedildi. Bu tarihten itibaren halkı Müslüman olan Urfa, bir daha bu değerden vazgeçmemiştir. Urfa valilik sitesinden geniş malumata ulaşabilirsiniz.
Urfa gezimiz sırasında bizleri Mehmet Bozdal ve Hüseyin Bozdal ağırladı. İlk durağımız Urfa’nın meşhur Balıklıgöl ve çevresi oldu. Balıklıgöl hakkında efsaneler çok olmakla birlikte en yaygın olanı balıkların zehirli olduğu ve yenilemediği olanıdır. İbrahim (AS) sütunlar arasına gerilen halattan ateşe fırlatılır. Odun yığınlarının ortasına düşer düşmez ateş yerine burası bir göl olur. Atılan odunlar balığa dönüşür. Hemen yanı başında küçük bir göl daha vardır. Balıklar yandıkları için üzerinde kara lekeler bulunur. Göle Halilürrahman Gölü adı verilir.



“Birecik önünden Fırat köprüsü ile geçilip Ruha’ya varıldı. İbrahim aleyhisselamın makamı ziyaret edilip” diye devam edilen Seydi Ali Reis’in Miratul Memalik eserinde bahsedilen 1553 tarihli gezisi sırasında “Ruha” diye bahsettiği Urfa’nın ta kendisidir. Biz de İbrahim aleyhisselamın makamını ziyaret ettik.

Şanlıurfa’da 10.000 yıl öncesine dayandığına inanılan Neolitik döneme ait Göbeklitepe, ilk tapınağın dolayısıyla yeryüzündeki ilk inancın merkezi olması yönüyle bilinenlerin yeniden sorgulanması açısından son derece önemlidir. Bu bölgede yaklaşık 20 tapınak tespit edilmiş ve şu ana kadar yalnızca 6 tapınak gün ışığına çıkartılmıştır. Bununla birlikte mevcut Göbeklitepe yanında yeni alanlar kazılmaktadır.



Şanlıurfa’nın en çok turist çektiği mekanlarından birisi de köyünün sular altında kaldığı Halfeti ilçesidir. Halfeti’nin bazı köyleri, 2000 yılında yapılan barajla sular altında kaldı. Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesince 2013 yılında "sakin şehir" olarak anılan Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi, özellikle hafta sonları günlük 10 binin üzerinde yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapmaktadır. Tekne turu 15 tl; kiralama 200-400 tl arası değişmektedir.



GAZİANTEP
Fırat nehrinin çevresini güzelleştirdiği Gaziantep, baklava ve antepfıstığı ile bir markadır.  Ömeriye Camii, Tarihi Yenihan, 100. yıl parkı, Bakırcılar Çarşısı, Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Şahinbey Savaş Müzesi, Medusa Cam Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Gümrük Han, Gaziantep Kalesi zamanın ruhunu yansıtan önemli eserlerin bulunduğu mekanlardır...



Sonuç Yerine
Güneydoğu bölgesi Milli Mücadele yıllarından itibaren sadece farklı sorunlarla uğraşmamış; bu sorunlarla da farklı biçimde uğraşmışlar. Gayrı müslimler bir olmuş buna karşı Güneydoğu halkı birlik olmuş. Hala birlik olan bu halk, Suriye’den gelenler ile de birlik olmayı başarmıştır. Avrupa’nın bu insanlık çağında tahammül bile edemediği mültecilere biz en iyi örnek olmaya devam edeceğiz. Çünkü bu geçmişten aldığımız bir emanettir.
Türkiye genelinde müze ve ören yerlerini ziyaret edenlerin sayısı 2013-2017 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde yaklaşık 170 milyon kişi oldu. Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesi bu yönüyle geniş bir yelpaze sunmaktadır.

                               
Çiğköftesi tescilli Adıyaman, kahvaltısı bir başka olan Mardin, sabah kahvaltılarında nohut dürüm, akşam yemeklerinde ciğeri çokça tüketilen Şanlıurfa, baklavası ve antepfıstığı ile Gaziantep siz ziyaretçilerini bekliyor…
WORD için aşağıdaki linke TIKLAYINIZ.
https://drive.google.com/file/d/1oGXu_UO0wobjSspYNQEkpcXcM0BlMRjf/view?usp=sharing

3 Eylül 2018 Pazartesi

VAHDET?


Vahdet? 

Nereye yolculuk yaptınız?
-Gariplere yani Şarklılara, garplıların kokuşmuş medeniyetine inat,
Hangi medeniyet kokuşmuş olabilir ki?
-Alemin ve insanlığın dramına alkış tutan olimpos dağının yardakçıları, destekçileri ve bu alemde varlığını sürdüren taklitçi hayrancıkları,
Sizi böylesine kızdıran nedir?
-Tuzaklar ama şerli tuzaklar.
Şerli olmayan tuzaklarda mı var?
-Olmaz mı, var. Hayırlı tuzakları kuran Rabbini hiç işitmedin mi?
Ve onlar hile yaptılar, Allah da (onlara) hile yaptı. Ve Allah, (hileye karşı) hile yapanların en hayırlısıdır. Ali İmran-54
Peki efendim, Şark yolculuğunuz hakkındaki izlenimlerinize geçelim. Neler dikkatinizi çekti?
-Sıkıştırılmış, duyguları bastırılmış ve dahi zulüm görmüş bir toplum.
Biraz daha açar mısınız?
-Olur, bir ferdi dağda, bir ferdi camide, bir ferdi Ömer Miraç Yaman’ın ifadesiyle, “apaçi gençliği” sokakta, bir ferdi Nietchze’nin imansızlık şuurunda, bir ferdi Hz.Muhammed’in ümmeti olma yolunda hayatını ortaya koymada. Kısacası, aile dağıtılmış ve dağıttırılmış.
Kim bu aileyi bir arada tutmayı başarabilir?
-Herkes
Ben mi?
-Evet, kalbinde Şeriatı yaşayan ve tebliğ eden her kimse.
Yani ben şeriatçı mıyım? Bunu kabul etmiyorum. Herkes kendi işine baksın.
-Tamam madem öyle diyorsunuz. Cahit Zarifoğlu ne der bilir misiniz? “ ‘Herkes kendi işine baksın’ değil. ‘Herkes kendi içine baksın’ böyle daha güzel.”

Neyse geçelim asıl konumuza, Sizce doğu mu daha güzel batı mı?
-Sizce sağ gözünüz mü güzel yoksa sol gözünüz mü?
İkisi de aynı güzellikte,
-Şimal, cenup, şark, garp ve tüm İslam alemi aynı güzelliktedir.
Peki, şu an gündemi doğu sorunu meşgul etmekte bu konu hakkındaki düşünceniz nedir?
-DUR! analizlerimizi doğru yapalım.
Nasıl?
-Az önce “doğu mu, batı mı güzel” sorusuna benim cevabım “gözlerimiz aynı” olmuştu. Bu sağ ya da sol gözün sorunu değil; bu gözlerimizin görmesini sağlayan beynin sorunudur. Beynimizin talimatları neticesinde görme sorunumuz çözülmüş olur. Şu anda biz başka beyinlerin talimatları sonucu, kendi gözlerimizi yumarak adeta ateşler içerisinde devekuşunun kafasını kuma gömmesi kadar trajikomik bir durumla karşı karşıyayız.
Çay ister misiniz?
-Olur, devam edelim bu arada. Bir örnek daha vermek istiyorum. A ve T kişisi bir ateşin ortasındadır. A kişisinin çantasında ateşi söndürecek imkanı var. T kişisinin çantasında bu imkanlar biraz kısıtlı ama ateşi söndürecek iman sayesinde bu mümkün hale gelmektedir. A kişisi T’ye iki gözünü kapatması sonucu ateşi söndüreceğini vaat eder. T kişisi bu teklifi kabul eder. A sırasıyla T’nin, sağ ve sol gözünü açar ve bu gözleri sahte vaatler ile doyurur.
Sahte vaatler?
-A kişisi sağ ve sol gözle ayrı ayrı pazarlık yapmıştır. Ateşten kurtulmanın aksine gözler, A’nın gösterdiği sahte vaatler kuyusuna düşer.
Peki bu soruna bizler nasıl önlemler alabiliriz?
-Gelin Cemil Meriç bizlere ne anlatmakta ona kulak verelim. “Bu ülkenin bütün ırklarını tek ırk tek kalp tek insan haline getiren İSLAMİYET olmuştur.”



Gözünüz açık olsun her daim,
imanınız en büyük imkanınız, silahınız…

                                                                                             Yazan: MEHMET ÖZEK








Güncel Yazı

Kuran'da anlatılan hayvanlar: İlk sıra sağdan sola 1: Koyun (الضَّـأْنُ) Enam 143. Keçi (الـمَـعْـزُ) Enam 143. Koyun/Keçi (غَـنَمٌ) Ena...