12 Şubat 2018 Pazartesi

KAZAKİSTAN-ÖZBEKİSTAN GEZİ YAZISI






Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla

KAZAKİSTAN  

Türkiye'nin yaklaşık toprak yüz ölçümünün üç buçuk katı kadar bir alana sahip olan Kazakistan'ın,  nüfusu 18 milyona yaklaşmaktadır. Kazakistan’ın en büyük şehirlerinden Almati, kazakça ‘elma şehri’ anlamına gelmektedir. Kazakistan, Sovyetlerin yıkılması ile birlikte 1991'de bağımsızlığını kazanmış; ayrıca Türkiye, Kazakistan’ı tanıyan ilk ülke olmuştur. Kısa bir bilgilendirme sonrası 15 Şubat 2018 Kazakistan yolculuğumuza geçelim. Biletlerimizi yaklaşık gidiş-dönüş 500 tl'ye aldık. Bismillah dedik çıktık yola. Yunus Emre Oruç ve İsmail Yasin Avcı kardeşlerimle birlikte Almati Havaalanı'na inişimizi kazasız belasız gerçekleştirdik. Almati Havaalanı'nda pasaport kontrol noktasında yaklaşık 1 saat boyunca İsmail Yasin kardeşimizi alıkoydular. Biraz bekletildikten sonra kalacağımız vakfa doğru yolculuğumuz başladı. Caddelerde günübirlik ev kiralamak isteyenler için ellerinde anahtar sallayan insanlar, sıra sıra dizilmişlerdi. Vakıf binasından Cuma namazı için Almati Merkez Camii'ne doğru yola çıktık. Almati Merkez Camii'nin altın kubbeli görünümü tüm dikkatleri üzerine çekiyordu. Yaklaşık 3000 kişinin namaz kılabileceği şekilde inşa edilen Almati Merkez Camisi adeta dolup taşıyordu.   
Cuma namazı sonrası Kazakistan'ın en büyük kayak merkezi Medeu’ya vardık. Giriş ücreti 3500 (35 tl) Tenge olan kayak merkezi, öğrenci indirimi ile 2000 (20 tl) Tenge'ye kadar düşmektedir. Üç uzun teleferikle eşsiz manzaraları seyre dalarak zirveye kadar ulaştık. Zirvede azda olsa kar sepeliyordu. Zirvede üç kişi için 5000 Tenge karşılığında geleneksel kazak kıyafetlerini giydik. Kartalı sağ elime dağları arkama alıp bir an olsun zamanı durdurma çabasına giriştim.



Medeu kayak merkezi ziyaretimizin akabinde akşam yemeği için Zümrüdü Anka’ya gittik. Özbek pilavı ve kazaklara özgü meşrubatları tatma fırsatı bulduk. Akşam yemeğimizi yedikten sonra Çimkent'e gitmek için bla bla car uygulamasına benzer inDriver uygulamasından araç bulduk. Bulduğumuz Starex aracına toplamda 30.000 Tenge ödedik. Almati-Çimkent arası yaklaşık 700 km mesafeydi. Gece karanlığında hayallerimi bile hayal ediyordum adeta. Acaba ne zaman ümmet tek bir dil yani aynı dili konuşacak? Etrafta bizden başka kimse yoktu, sadece gece vardı. Yeterince gece olduğunda artık varmıştık Çimkent'e. Çimkent-Taşkent arası aynı araçla yaklaşık 130 km daha yolculuk yaptık. Özbekistan sınırına hamdolsun ulaştık. Not: Kazakistan ve Özbekistan pasaport kontrol noktaları, yeşil pasaportu olanlar için ayrıca bekletilme yerleri. Başlıca sebeplerine gelince yolsuzluk ve rüşvet.  Maalesef yine migration kartları olmadığı için dostlarım alıkonuldu. Ben halktan (bordo pasaport) olduğum için özel izinle, jet hızıyla tüm kontrol noktalarından geçebildim. Geçmesine geçiyorum; ama öbür tarafta dostlarımı bekleyen yine ben oluyorum. Özbekistan sınırında pasaport kontrolü yukarıda saydığım nedenlerden ötürü yaklaşık 2 saat sürdü. Özbekistan sınırından geçince yeni durağımız Taşkent merkez oldu. Semerkant otobüslerine binebilmek için Taşkent Otobüs Durağına gittik.

ÖZBEKİSTAN

 Özbekistan denilince akla en büyük lider Emir Timur gelmektedir. Burada Timur hakkında yaptığı güzel çalışmalarından dolayı sözü Doç. Dr. Kemal Ramazan HAYKIRAN hak ediyor. "Timur, adını verdiği Büyük Timur İmparatorluğu'nun kurucusudur. Tarihin gördüğü en büyük askeri ve siyasi dehalardan biri olarak kabul edilen Timur, sağ ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından dolayı kendisine Farsça Timurlenk, Türkçe olarak ise Aksak Timur denilmekteydi. 1370'ten itibaren düzenlediği seferlerle Harezm, Deşt-i Kıpçak, İran, Irak, Suriye ve Hindistan'ı kapsayan topraklara hakim olup 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i mağlup etti. Kan dökücülüğü ve tahripkarlığına rağmen özellikle Semerkant'ın imarına çok önem vermiş ve girdiği hiçbir ülkede de âlimlerin incitilmesine müsaade etmemiştir. Seferlerinin çoğunu Türk-İslam ülkeleri üzerine yönelttiği için eleştirilmesinin yanı sıra Orta Asya göçebelerinin İslamlaşmasında büyük rolü olmuştur. Timur'un kurduğu devlet, Türk Moğol devlet esasları ve askeri teşkilatı unsurları ile İslam medeniyeti unsurlarını bünyesinde bir arada barındırmaktadır. Müslüman olmasının yanı sıra eski Türk-Moğol geleneklerini de yaşatmaya çalışmış ve Cengiz Han yasasına çok önem vermiştir. Kimi tarihçilere göre Timur için yasa şeriattan önce gelmekteydi. Cengiz Han ile akrabalığa ayrı bir önem veren Timur, Cengiz Han soyundan Kazan Han'ın kızı Saray Mülk Hanımı nikahına alarak damat anlamına gelen Küregen lakabını taşımaya hak kazanmıştır. Cengiz Han'ın soyundan gelmediği için "Han" unvanı yerine "Emir" unvanını kullanmış ve ölünceye kadar kukla dahi olsa, Cengiz Han soyundan birini Han olarak yanında taşımıştır." Bu bilgilendirmeden sonra kaldığımız yerden gezimize devam edelim.
  Semerkant'a gitmek için tuttuğumuz taksiye toplamda 50.000 Özbekistan Som’u(1 TL=2.200 Som) verdik. Bu yolculuğumuz yaklaşık 2 saat kadar sürdü.  Taşkent merkezde indiğiniz gibi kahvaltı yaptık. Kahvaltı sonrası fazla para verdiğimizi öğrenen büfe sahibi, Semerkant’a giden otobüse bindiğimizi görüp yanımıza geldi ve paramızı iade etti. Üç kişi bindiğimiz otobüs için 15.000 (7,5 tl) Som'a anlaştık. Taşkent-Semerkant yaklaşık 300 km ve 4 saat kadar sürmekteydi. Semerkant’da indiğimiz gibi Registan Meydan'ına doğru yola koyulduk. Registan Meydan'ına yürümek yerine hemen oracıkta hazır bulunan taksilere bindik. 10.000 Som vererek meydana vardık. Timur'un eşi olan Bibi Hatun'un türbesini ziyaret ettik. Registan, kelime anlamı "kumluk yer" olan meydan, dünya halkları tarafından "Orta Asya'nın incisi" olarak adlandırılıyor. Ardından Registan Meydanı'na geçip fotoğraf çektirdik. O an mesafeler'in artık umrumda olmadığını; çünkü Registan'dan da İstanbul'dan da aynı gökyüzüne baktığımı fark ettim.

Semerkant’ın merkezindeki yapı 3 medreseden oluşmaktadır: Uluğbey Medresesi (15. yüzyıl), Şirdar Medresesi (17. yüzyıl) ve Tilla-Karı Medresesi (17. yüzyıl). Şimdi kısaca bu medreseleri inceleyelim. 
Uluğ Bey Medresesi; Timur İmparatorluğu'nun sultanı Uluğ Bey tarafından Semerkant'da 1417-1420 yılları arasında yaptırılmış olan bir medresedir. Uluğ Bey Medresenin yanında bir de Rasathane'yi de yaptırmıştır. Uluğ Bey Medresesi 15. yüzyılda Ana Asya'nın en iyi ve en önemli bir Üniversitesidir.


Şirdar Medresesi; Uluğ Bey medresesinin kopyası olan Şirdar medresesi, 200 yıl sonra yaptırılmıştır. Aslanlı medresede denilen şirdor, aslanların avladığı ceylanları ve güneş adam figürü ile dikkat çekmektedir. Güneş adam figürü, zerdüştlük dininin etkisini yansıttığı iddia edilmektedir. 32 metrelik yüksekliğe sahip minare yer alır. Medrese duvarlarında Allah(c.c.) lafzı yer alır. Registan Meydanı'ndaki tüm medreseler, çeşitli dönemlerde yapılmalarına karşın aynı plan üzerinde inşa edilmeleriyle dikkati çekiyor. Dört köşeli bir bahçe, dört teras ve çevre boyunca sıralanmış odalar... Oda kapıları, saygı ve alçak gönüllülüğü hatırlatırcasına özellikle alçak olarak yapıldı. İnsanların kapılardan girerken ve çıkarken mutlaka başını eğmesi gerekiyor.


Tilla Kari Medresesi; iç yapısındaki altın işlemelerinden dolayı isim alan medrese meydanın tam ortasında yer alır. Dönemin en büyük camisi olarak kullanıldı. Tillakari Medresesi, medrese olarak yapılmasına karşı esasen cami olarak kullanıldı. Tillakari, 17. yüzyılda Semerkand'ın en büyük camisi oldu. 19. yüzyıla kadar cami ve medrese olarak kullanılan bu yapılar, 20. yüzyılın başından itibaren tarihi eser olarak korumaya alındı. 

 UNESCO tarafından Dünya Mirasına dahil edilen medreseler görenleri hayran bırakmaktadır.
   
 Bibi Hatun, İslam Kerimov mezarı ve Registan Meydanını gezdikten sonra ikindi namazı için cami aradık. Ezanın yasaklanması ile ilgili resmi bir karar olmamasına rağmen İslam Kerimov dönemindeki yazılı olmayan yasaklar arasında olmasından ötürü ezan sesi duyamadık. Hediyelik eşya satan orta yaşlı birine caminin nerede olduğunu sorduk. Tarifi aldıktan sonra cami yolunu tuttuk. Abdest almak için şadırvana yöneldik. Şadırvan'da cemaate el ve ayak havlularının temin edilmiş olduğunu hayretle tecrübe ettik. Namaz kıldıktan sonra Taşkent sınırına gitmek için yola koyulduk. Taşkent’e gidebilmek için taksicilere yanaştık. 200.000 Som istediler, pazarlıkla sonunda 100.000 Som’a anlaştık. Ziyaretlerimizi yaptıktan sonra Özbekistan sınırına doğru hareket geçtik. Gece saatlerinde pasaport kontrol noktalarına vardık. Özbek memur pasaportumu alıp bana “senin yanında iki arkadaşın daha vardı nerede onlar” diye sordu. Ben ise, “onların diğer kontrol noktalarından geçtiğini” söyleyince pasaportumu verdi ve Kazakistan sınırına geçmiş olduk. Sınırdan çıkanların  hemen başına üşüşen taksiciler, bizi Türkistan’a 220.000 Som’a götürmeyi zar zor kabul etti. Bu arada Taşkent-Türkistan arası yaklaşık 300 km. Türkistan'a bir sabah vakti kavuşmak nasip oldu. Kış soğuğuna en iyi ilaç, elbette iliklerime kadar hissettiğim güneş ışıkları oldu. Sabah namazımızı Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından Kazakistan halkına hediye edilen Ahmed Yesevi Camisinde kıldık. 

Sonrasında Ahmet Yesevi türbesini gezdik. Türbe'de Nursultan Nazarbayev'in gençlik fotoğrafları 1700 ve 1800 yıllardan kalan çanak çömlek ve dahi birçok eşya mevcut. 


Sonuç  

Özbekistan dikta rejiminin baş aktörü İslam Kerimov, 2005 yılında Andican’da büyük bir katliama imza attı. Katliam sırasında gösteri yapan 100 kişinin öldüğü iddia edildi, ama bazı kaynaklarda bunun 10 katı olduğu iddia edilmektedir. Özbekistan’da 2002-2004 arasında İngiliz Büyükelçiliği yapan Craig Murray, yaşanan zulümlere bizzat şahit olmuş. Murray ayrıca Amerika’nın CIA programı kapsamında farklı ülke vatandaşlarını sırf işkence görmeleri için Özbekistan’a gönderdiğini belirtiyor. Ezan, başörtüsü, namaz kılma yasağının yanında geçen yıllarda toplu iftar yasakları ile gündeme gelen Özbekistan, adeta bir zorba devleti halini almıştır. Özbekistan'da 18 yaşına kadar din eğitiminin yasak olması bizi hüzünlendirdi. Buhari gibi güzel bir insanın memleketi şu anda izzet ve şerefi arar hale gelmiş. 

Kazakistanlı bir abimizin son sözünü hatırlatıp yazımı bitirmekte fayda buluyorum. Kazakistanlı abimiz, “Gençler Kazakistanlılar size çok uzak kaldılar; ama bir o kadar da yakınlar”, dedi. Doğu Türkistan'dan gelen ve Kazakistan'da imamlık yapan bir İmam, Doğu Türkistan'da durumun daha çok kötüye gittiğini hatta 'her Müslüman eve bir Çinli' projesi adı altında Müslüman ailelerin namusları hiçe sayılarak erkekleri hapse atılıyor. Bahattin Yıldız Abi'nin veciz bir sözü aklıma geldi:  “Bir zamanlar biz üç kıtaya adalet ve merhamet götürüyorduk. Şimdilerde ise sadece merhamet götürebilir olduk. Rabbim adalet götürebildiğimiz günleri tekrardan nasip eylesin...”


PDF için aşağıdaki linki TIKLAYINIZ...
https://drive.google.com/file/d/1Urus_WFHHE85bnhd6lZxS9atQJBMFIiD/view?usp=sharing

Güncel Yazı

Kuran'da anlatılan hayvanlar: İlk sıra sağdan sola 1: Koyun (الضَّـأْنُ) Enam 143. Keçi (الـمَـعْـزُ) Enam 143. Koyun/Keçi (غَـنَمٌ) Ena...