Elhamdülillah Amman'a vardım.
Ispartalı Cavit Güleç hocamız ile buluştuk, 4 gün birlikte gezdik. Amman Arap Üniversitesi'ne ders için giden imam hatipli öğrencilere eşlik ettim. 2 Aylık Arapça kursu için Isparta'dan gelen bu öğrenciler ayrıca Üniversite'de ders görmekteydiler.
Nefise lokantasında meşhur
künefesiyle damaklarda tat bırakan enfes bir tatlı yedik. King Hüseyin Cami'sinde yatsı namazını kıldık. Ardından konakladığım Suveylih'e dönüş yaptık. Suveylih'de ise ilk defa güneş saati gördüm.
“Hybrid’in”
yani elektrikli arabaların Ürdün'de çok yaygın kullanıldığı, neredeyse sokaklarda
yayalar yok denecek kadar azdı. Bununla birlikte her yerde Ürdün kralı ve oğlunun
fotoğraflarını gördüğümü ve bir an bizim ülkedeki gibi banal milliyetçiliğin kutsal
atfedildiğine şahit oldum. Melik ve Allah var başka kimse yok sözünü işittim.
Osmanlı, Hicaz demiryolunu inşa ederken patlak veren Arap İsyanı sonucu Ürdün topraklarını terk etti. Osmanlı Devleti bu topraklardan çekilirken altınları yanlarında taşıyamadıkları için demiryoluna ve farklı noktalara küplerle altın gömmüş ve Ürdün'ü terk etmiştir. Ürdün'de kazı sonucu 9 küp altın bulunmuştur.
9 küp altının bulunduğu yer
Ürdün Amman'da bulunan Abdurrahman bin Avf'ın kabrini mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca ruhuna fatiha gönderin.
Osmanlı Türklerinden olduğunu önceden öğrendiğim, Muhammed Osmanlı kardeşimle
görüştüm. Amman'a Türkler yoğun olarak dil eğitimi için gidiyor. İmam hatip ve proje okulların uğrak noktası. Ayrıca lise diploması
60 ya da 70 olanlar Ürdün üniversitelerinde iki bölüm de okuyabiliyor. Bunlar dil
için kaçırılmayacak fırsatlar. Türk öğrenci evleri bize, memleket muhabbetinden mahrum kalmayacağımız ortamlar sunmakta. Khalleed Selman ve Sameer Alamaireh kardeşlerimle de burada tanışma fırsatı yakaladım.
Öğrenci evinde tanıştığımız arkadaşlarla Amman sokaklarını gezdik. Amman'ın Kapalı Çarşısını ziyaret ettik. Mağaza sahiplerine turist izlenimini verirseniz, Cem Yılmaz’ın “bizim oğlanın sünnet dügünü masraflarını
çıkardık” esprisinin uygulama alanı olarak 5 tl' ye mal olan malı 40 tl'ye
alabilirsiniz. Bu yüzden yanınızda buraları bilen birisi, sizi maddi zararlardan koruyabilir. Ürdün'de gecenin son demlerinde Türk çalışanların
olduğu restaurant da meyve salatası tatma imkanım oldu. Ben Amman'dan
Petra'ya nasıl gidebilirim diye düşünürken öğrenci
evindeki arkadaşlar “biz de 5 yıldır burada olmamıza rağmen, Petra’ya hiç
gitmedik” dediler. Bu durum benim 3 yıl Isparta'da olup Davraz'a hiç gidemediğim duruma benzedi. Petra'ya gitmeye kararlı olduğum için telefon
trafiği başladı. Yoğun uğraşlar sonucu 125 dinar'a en son bir taksi bulabildik.
Bende kalan para 120 dinar kadardı. Böylece taksi planı suya düştü. 5 dinar mesele değildi.
Petra'ya giriş için 50 dinar daha gerekliydi. Ertesi gün 2 dinara
bulduğum taksi ile jet otobüslerin bulunduğu otogara gittim. Otogara vardığımda saat 08.00 civarıydı. Maalesef sabah 07.00
gibi hareket eden otobüsün diğer seferi akşam 19.00 olduğunu öğrendiğimde bir an Petra bana ırak oldu. Sarsıldım ve öğrenci evinden bir arkadaşımı aradım. Otogardan Petra'ya gidecek dolmuşların olduğunu ve 8 dinar'a
götürebileceğini ifade etti. Ben de kabul ettim. Petra'ya doğru yola koyulduk. Petra
yolunda dolmuşta kendimi ifade edebilecek düzeyde İngilizce sayesinde bir
arkadaş ile tanıştım. Yarım günlük Petra yolculuğumda beraber gezdik. Kendisi
Iraklı olup ileri derecede İngilizce bilen birisiydi. Petra'ya giriş için 50 dinar vermek zorunda
kaldım. Geriye 60 dinar kalmıştı. Arkadaşla birlikte Petra'ya girmeden hemen
öğle namazını eda ettik. Neredeyse 3 günlük süren Petra seyahatimizi, 8 saat deve
ve eşek sırtında neticelendirdik. Petra’ya girdiğimiz zaman faytonlar, eşekler,
atlar, develer bizi karşıladı.
Japon turistlerle poz verdik.
Muazzam kayaların
içerisinde acziyetimi hissettiğimi ve nefsimi daraltan ölümün bu topluluğun hepsini
şatafata rağmen bulduğuna şahitlik ettim. Sert kayalara rağmen ölümün içinden bitkilere
can veren Rabbim'e hamdettim.
Nihayet Petra'da tarihi sütunların olduğu ‘Hazine’ dedikleri
yere vardık. Hazine, büyük krallarının mezarlarını gösteren birer simgeyi içinde barındırıyordu.
Orada bir kişiye bir limonata 7 dinar iken, Iraklı yoldaşımın uzun pazarlığı sayesinde iki kişiye iki limonata toplamda 4 dinara mal oldu.
Hemen yanımızda bulunan deveyi de tabii es geçmedik; onu da pazarlık listemize kattık. Ve
hazineye vuran şems ışınlarıyla, güneşe ve parıltısına yemin eden Rabbime yine
hamdettim. Devenin sırtında önce poz verdik.
Ardından eşek ile 3-4 saat süren seyahati 7 dinara anlaştık.
Bir hazineden diğer hazineye yol alırken sonunda zirveye ulaştık.
Zirvede iki Arjantinli
bir de Alexander Rybakin ülkesinden birileriyle tanıştık. Arjantinliler giymiş
oldukları entarileriyle Araplardan seçilemiyordu.
Zirvede bir poz daha verdik.
İnişe geçerken yaşça bizden büyük bir abla bize odun
ateşinde şekerli çay ikram etti. Şekersiz çay tercih edenler için kötü olsa da
ben de çok şekerli olduğu için 2 bardaktan fazla içemedim.
Petra'dan Vadirum'a geçmek istedim fakat vaktimin az kalmasından
dolayı ayrıca petra yolculuğumun uzun sürmesi planlarıma uymadı. Ve yolculuğum
son taksiye verdiğim Petra ile Akabe arası 20 dinara tamamlanmış olup King Hüseyin Havaalanı'nda son buldu. Petra'dan Vadirum'a 20 dinara gidip 5 dinar giriş ücreti
vererek seyahatinizi jip tipi araçlar ve deve ile yapabilirsiniz. Haydi dünyayı
tanımak için sen de indirimli biletini ara ve kendini keşfet…